Her yıl bir karnaval havasında kutlanan Hıdırellez Bayramı özünde insanın varoluşundan bu yana doğayla kurduğu ilişkinin sembolik bir yansımasıdır. Avcı-toplayıcı insan için mevsimsel geçişler henüz doğa ve ölüm karşısında çaresizlik içinde olan insan için hayati önem taşımaktaydı. Benzer süreçler yaşayan toplumların ortak sembolik dilden kaynaklı benzer mitoslar yarattığı düşünülüyor. Bu nedenle mevsimsel geçişler bir çok toplumda farklı şekilde kutlandığı gibi farklı isimler alır.
Anadolu coğrafyasında Hıdırellez ismini alan ve Pagan inancının izlerini taşıyan bu özel gün farklı toplumlar tarafından benzer ritüellerle kutlanır. Nisan sonu Mayıs başı kutlanan Hıdırellez’de dilekler dilenir ve Hızır peygamber tarafından dileklerin gerçekleşeceğine inanılır.
Anadolu’nun hatta dünyanın en çoşkulu halklarından olan Romanlar için ise Hıdırellez’in bambaşka bir önemi vardır. Günlerce hazırlıklar yapılır. Çocuklara rengarenk kostümler, kızlara güpür işlemeli elbiseler dikilir. Lezzetli yemekler pişirilir, sokaklar boydan boya süslenir ve tabii ki kapı gıcırtısına bile oynayan Romanların sanatçıları enstrümanlarını bakıma alır.
İşte Mayıs geldi! İzmir-Tepecik’de hazırlıklar tamam. Her sokak başında darbuka, tef, davul, zurna, cümbüş eşliğinde genç yaşlı dans eden insanlar, dantelli giysileriyle kuaförden yeni çıkmış genç kızlar geçidi ve sokakları dolduran çocuklarla Tepecik tam bir şölen yeri…